Minimum ücretin alım gücü enflasyon karşı ciddi oranda geriledi ve arzu sınırının aşağıda. Türkiye’de çalışanların yüzde 40,3’ünü en düşük ücretli çalışanlar oluşturuyor. Peki yapılacak zam ne kadar olmalı?
BBC Türkçe’nin derlediği habere göre, 2018 yılında layık kaybeden TL ile minimum ücretin euro bazında karşılığı 197 euroya dek geriledi. Türk Lirası’nın asgari seviyesinden bir tedarik yükselmesi ile birlikte 4 Ekim 2018 itibarıyla en düşük ücretin euro karşılığı 225 euro oldu. Lakin bu tedarik, asgari ücretin euro bazında zirve yaptığı 2016 yılının hala yüzde 45 peşinde.
2016’da aylık brüt en düşük ücretle 518 euro almak mümkündü.
4 Ekim 2018 kuruyla aynı miktarda euro alabilmek için brüt asgari ücretin 3682 TL olması gerekiyor. Oysa brüt asgari aidat aylık 2029 TL ile bu oranın çok arkasından.
Türkiye’deki en az ödenti Batı Avrupa ülkeleri ve Yunanistan’a kıyasla daima daha düşüktü
Ama Türkiye’de en az ücretle çalışanlar bazı Doğu Avrupa ülkelerinden daha yüksek maaş alıyordu. 2001 yılında Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve kur şokuna karşın en düşük ücret Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Litvanya gibi ülkelerin üstünde kalmıştı.
Ama 2016’dan itibaren bedel kaybetmeye başlayan Türk Lirası sebebiyle minimum ücret az kalsın tüm AB ülkelerinin altına geriledi.
Türkiye’deki en az vergi, uzun yıllardır üzerinde yer aldığı Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelerin fazla arkasından kaldı. Türkiye’deki en az aidat, bir zamanlar iki katına yaklaştığı Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk gibi ülkelerin seviyesine düştü.2016’da Türkiye’de en düşük ücretle çalışan bir işçi Polonya’daki işçiden yüzde 20 daha pozitif maaş alırken bugün yüzde 42 daha eksik kazanıyor.
Ağustos 2018 itibarıyla dört karakter bir ailenin aç kalmamak için 1800, yoksulluk yaşamamak içinse 6000 TL kazanması gerekiyor
Ve Fakirlik Sınırı 6 Bin Lirayı Aştı: ‘En Düşük Aidat ile Değil Bir Aile, Bekar Bir Çalışan Deha Geçinemiyor’ –
‘İşçi bütçesinde aylık 700 TL açık var’
Türk-Meslek Danışmanı Enis Bağdadioğlu, minimum ücretli işçilerin bütçesinde sıradan aylık 700 lira açık oluştuğunu, faizdeki artışla birlikte borca girme maliyetinin de arttığını, bunun “işçileri çifte kıskaç altına aldığını” söylüyor. Bağdadioğlu, “Talebimiz en düşük ücretin bir lahza önce 2 bin liraya çıkarılması, komisyonun asgari ödenti zammı pazarlığını 2 bin TL üzerinden yapması” diyor ve ekliyor: “İşçilerin acele can suyuna ihtiyacı var.”
‘En Düşük ücretin alım gücü enflasyon karşısında geriledi’
Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve Yönetimsel Bilimler Fakültesi’nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve alıştırma hukuku üstüne incelemeler yürüten Doç. Dr. Aziz Çelik’e göre, minimum ücretin alım gücü enflasyon karşısında önemli oranda geriledi:
“En Düşük vergi 2018 yılında yüzde 14 oranında artırılmıştı. 2018 sene sonu enflasyon yüzde 20-25 bandında beklenmektedir. Bu koşul en düşük ücretin en düşük 10 puan gerilemesi anlamına gelmektedir. Ayrıca 2018 yılı artma oranlarının da asgari ücrete yansıtılmamış olduğu düşünülecek olursa asgari ücretteki göreli kaybın fazla daha yüksek olduğu görülecektir.”
‘En Az ücretin maliyeti işverenlerden alınıp topluma ve işçilere yansıtıldı’
Dr. Aziz Çelik, En Düşük Aidat Saptama Komisyonu’nun çoğunlukla anapara ve hükümet temsilcilerinin uzlaşarak karar verdiğini ve emekçi sınıfının temsilcilerinin taleplerinin karşılanmadığını söylüyor:
“En Düşük aidat artışı konusunda sermayedarların direncini acıtmak için hükümet en az ücretin işverene maliyetini düşürücü yöntemler kullandı. Vergi ve sigorta prim teşvikleri yapıldı. Böylece en az ücret artışının bir bölümü bütçeden veya işsizlik sigortası fonundan karşılanmış oldu. En Az ücretin maliyeti işverenlerden alınıp topluma ve işçilere yansıtıldı.”
Türk-Iş Danışmanı Enis Bağdadioğlu da işverenlerin komisyona düşük zam talebiyle geleceğini düşündüklerini, ama bunun sürdürülemez olduğunu söylüyor:
“Elektrik, doğalgaz, enerji fiyatları, hammadde girişleri artıyor. Bunlara karşısında hiçbir şey yapamıyorsun, işçinin geçimini sağlayacak ödenti üzerinden pazarlık ediyorsun. Düşük vergi üzerinden rekabeti sürdürmenin imkanı yok, olası değil, insancıl da değil. İşçilerin insanca yaşayabileceği bir ödenti pazarlık konusu edilemez, minimum aidat felsefesine aykırıdır bu. En temel geçimi yerine getirmek zorunda olan bir vergi, bunu nasıl pazarlık edersiniz?”
Asgari ücret zammının belirlenmesinden yaklaşık 3 ay sonra yerel seçimlerin yapılacak olması bu sefer işçilerin elini güçlendirebilir.
Habere göre, 2017 sonunda Egzersiz ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya kadar Türkiye’de çalışanların yüzde 40,3’ünü minimum ücretli çalışanlar oluşturuyor. O dönemde bu rakam 5,8 milyon kişiye denkti. Bu kişilerin gelirlerine muhtaç olan aileleri de hesaba katınca yerel tercih sonuçlarına tesir edebilecek büyüklükte bir nüfus ortaya çıkıyor.Dr. Aziz Çelik, “Benzer şekilde hükümet 1 Kasım 2015 seçimlerinde gönülsüzce de olsa -sendikaların, kamuoyunun ve muhalefet partilerinin basıncı aşağıda- asgari ücreti yüzde 30 oranına artırmıştı” diyerek bu sefer de yüksek oranda bir çoğaltma olacağını düşündüğünü söylüyor.
‘Bu minimum ücretle bir ay geçinmeye çalışın bakalım ne yapacaksınız?’
Bağdadioğlu, en düşük ücretin yüksek bir oranda artması durumunda şirketlerin emekçi çıkarmak zorunda kalacağı yönündeki görüşe ise şöyle yanıt veriyor:
0 Yorum