0

Bu yazı dizisinin birincil bölümünde Sağlık Durumu Bakanlığı’nın 2011-2016 yılları arasında yürüttüğü “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Projesi” hakkında bazı bilgiler vermiştim.

Araştırmada Ergene Nehri Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illeri; Dilovası bölgesinin de içinde bulunduğu Kocaeli ili ve Antalya ilinde yaşamış insanlardan ve mesken bölgelerinden alınan binlerce örnekte kanser hastalıklarına niçin olan kimyasal maddelerin varlığı araştırılmıştı. Hastalığın sık görülmesi ile bu maddelerin çevresel ortamlardaki kalıntı düzeyleri aralarında bir bağlantı olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştı.

Bu yazıda gıda ve su örneklerinde yapılan pestisit, ağır metal ve polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) kalıntılarının analizlerine dair bir takım sonuçlara yer vereceğim. 2011-2016 yılları aralarında yapılan araştırmada 1440 su örneği ve 1380 yiyecek örneği çalışıldı.

YAZI DİZİSİNİN BİRİNCİ BÖLÜMÜ: Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz! İşte zehir listesi

Gıda örneklerinin seçiminde o bölgede yetiştirilen, operasyon görmemiş, çevresel kirlilik parametrelerinden etkilenimi gösterebilecek ürünler tercih edildi. Her bir örnek belirlenmiş bir mesken yerinden alındı. Bu örneklerde insanlarda dağıtılmış sağlık sorunlarına yol açtığı tanıdık arsenik, kurşun, kadmiyum, civa gibi ağır metallerin yanı sıra; alüminyum, antimon, bakır, baryum, berilyum, bizmut, çinko, demir, gümüş, kalay, kobalt, krom, manganez, molibden, nikel, selenyum, sezyum, stronsiyum, lityum, vanadyum ve talyum elementlerinin kalıntı düzeyleri araştırıldı.

Yiyecek örneklerinde hormonal sistem bozucu olarak nitelenen 106 pestisit dahil olmak üzere 332 öbür pestisitin analizi yapıldı. Gıdalara bulaşması mümkün 16 PAH bileşiğinin de analizi yapıldı.

Pestisitler tarımda kullanılan ve kalıntıları toprağa, suya ve gıdalara bulaşan zehirli kimyasal maddelerdir. Solunan havada, gıdalarda ve sularda bulunabilen pestisit kalıntılarına maruz kalmak insanlarda zaman içinde kanser hastalıklarına yol açabilmektedir. Bilhassa gıdalarda aniden artı sayıda bulunan pestisit kalıntıları ve hormonal sistem üstünde bozucu etkisi olan pestisitler son yıllarda akademik çalışmaların odak noktasında yer alıyor.

Pestisit kalıntılarının incelendiği çalışmada çözümleme edilen yiyecek örneklerinin isimlerini ve sayısını gösteren grafik aşağıdadır.

Haber görseli

HORMONLARA HASAR

Bu yazı dizisinin ilk bölümünde gıdalarda azami kalıntı sınırını aşan pestisitlere dair bir değerleme yapmıştım. En Fazla kalıntı sınırı bir zehirli maddenin gıdalarda ve sularda bulunmasına izin verilen en yüksek miktarın ne olduğunu açıklama eder. Bu miktarın aşılması afiyet sorunlarına yol açar. Ama dikkatle bakılması gereken diğer noktalar da var ve bir gıda maddesinde aniden çok sayıda zehirli madde kalıntısı bulunması bunlardan biri. Bir gıda ürününün mevzuattaki hudut değerlerin altında kalan aniden artı sayıda pestisit içermesi durumu da sağlık sorunu yaratır ve yapılan analizlerde bu konuya da mutlaka bakmak gerekir.

Ilk Önce bir gıda ürününde en fazla kalıntı sınırının aşağı kalan oysa pat diye artı sayıda bulunan pestisitler hakkında bir değerleme yapacağım.

Çalışmada pestisit kalıntısı içerdiği saptanan 296 (yüzde 22.5) yiyecek örneğinin 179’unun (yüzde 13.6) gıda kodeksinde belirtilen en fazla kalıntı sınırının aşağıda 1 pestisit içerdiği saptandı. Birdenbire fazla sayıda pestisit içeren örneklerin dağılımı ise şöyleydi: 79 örnekte (yüzde 6.0) 2 öbür pestisit; 23 örnekte (yüzde 1.7) 3; 12 örnekte (yüzde 0.9) 4 ve 3 örnekte ise (yüzde 0.2) 5 ayrı pestisit almak üzere 117 gıda örneğinde (toplam yüzde 8.9) pat diye pozitif sayıda pestisit kalıntısı saptandı.

itlerin mevzuatta belirtilen kalıntı limit değerlerini aşmayan pestisitler için olduğunu belirtelim. Fakat bir adım daha öteye artan bir şekilde pat diye artı sayıda pestisit kalıntısı taşıyan örnek sayısı analizini pestisit saptama edilen örneklerin tümünde yapmak gerekiyor. Daha açık bir ifade ile kalıntı sınırı değerlerini aşan ve aşmayan örneklerin tamamını incelemeye dahil etmek gerekiyor. Bu durumda ayrıntıları Tablo 1’de (tepede) gösterildiği gibi toplam 524 yiyecek ürününün yüzde 51.1’inin ansızın fazla sayıda pestisit kalıntısı içerdiği gibi çarpıcı bir sonuç ortaya çıkıyor.

Bir yiyecek maddesinde tümü de mevzuattaki hudut değerlerin aşağıda kalan fazla sayıda pestisit bulunmasının sağlığı olumsuz etkileyeceği değişik akademik yayınlarda vurgulanmaktadır. Bir yiyecek ürününde kalıntı sınır değerlerini aşan birden artı sayıda pestisitin daha önemli bir soruna yol açacağı ise kesindir. 

Haber görseli

Anne karnında…

Çalışmada gıda ürünlerinde saptanan pestisitlerin yüzde 40’ının hormonal sistem bozucu nitelikte olduğu da belirlendi. Bu kimyasallar azami kalıntı sınır değerlerinin aşağı kalan seviyelerde afiyet sorunlarına yol açıyor. Hormonal sistem bozucular bir kimyasalın toksikolojik etkilerini belirlemekte kullanılan ve arz ile toksik tesir arasında bir ilişki kuran alışılmış modele uygun davranmıyorlar. Olağan modelde bir kimyasalın miktarı azaldıkça zararlı etkisinin de azalacağı kabul edilir. Fakat hormonal sistem bozucu kimyasalların zararlı etkisi düşük dozlara doğru gidildikçe daha çok çoğaltma gösteriyor. Bu şart bir kimyasal madde en fazla kalıntı sınırını aştığında zararlı olur anlayışını eksik kılıyor. Buna ilave olarak, yaş küçüldükçe zararlı etkinin arttığı, bir bireyin anne karnındayken ya da bebeklik safhasında bu maddelere karşı daha sağduyu olduğu ve olumsuz etkilerin daha artı olacağı da çeşitli yayınlarda belirtiliyor.

BAKANLIKTAN YAZILI AÇIKLAMA

Afiyet Bakanlığı gazetemizin yazı dizisine yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. “Çevresel Faktörlerin ve İnsan Sağlığı Üstüne Etkilerinin Araştırılması Projesi”nin 2011’de başladığını anlatan Bakanlığın açıklamasında “Laf konusu projeyle ilgili raporlama çalışmaları halen devam etmektedir. Bakanlığımızın açıklamaktan kaçındığı herhangi bir rapor laf konusu değildir ve haberdeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. P rojenin tamamlanmasından daha sonra çalışmalar bir tamamen değerlendirilecek ve gereği yapılacaktır” denildi.

Haber görseliSuda tarım ilacı

Analiz edilen örneklerin büyük bir çoğunluğu kaynak suları, doğal olarak oluşan ve bir çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan ya da çıkarılan yeraltı sularıdır. Edirne ve Tekirdağ’dan alınan 2 kaynak suyu örneğinde ülkemizde uzun yıllardır kullanılmayan ve bir daimi kirletici olan aldrin isimli pestisitin kalıntısı belirlendi. 34 örnekte ise folpet kalıntısına rastlandı. Edirne’den alınan örneklerin 14’ü; Tekirdağ’dan alınan örneklerin 6’sı; Kırklareli’den 1 örnek ve Antalya’dan alınan 11 su örneğinde folpet kalıntısı çıktı. Folpet sulara yaygın olarak bulaşan kanserojen ve hormonal sistem bozucu bir zehirli madde olup olmadığı üstünde halen tartışmalar olan bir tarım zehridir.

Bazı zehirler bulunamadı

Marul, ıspanak, lahana, susam, zeytinden oluşan 343 gıda örneğinde yapılan analizlerde herhangi bir polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) kalıntısına rastlanmadı. PAH’lar kansere neden olan kimyasal maddelerdir ve çalışılan gıda ürünlerinde tespit edilmemiş olmaları olumlu bir bulgudur.

Ergene Havzası arsenik kusuyor

Arsenik doğal yollardan da sulara bulaşabilmektedir. Ama bazı kimya ve metal endüstrisi işkollarından açığa çıkan atık maddelerinde de bulunabilmektedir. Hem tarımda kullanılan dağıtılmış kimyasal maddeler de sulara ve gıdalara arsenik bulaşmasına yol açan kayda değer etkenlerdir. Arsenikle kirlenmiş sular kullanılarak üretilen yiyecek maddelerine de arsenik geçmektedir. Arsenik içeren sular ve yiyecek maddeleri insanlarda arsenik zehirlenmesine yol açan kaynakları oluşturur. Yapılan araştırma çalışmaları yiyecek maddeleriyle alınan arseniğin büyük kısmının et, balık ve tavuktan kaynaklandığını gösteriyor.

Gıda örneklerinde arsenik kalıntılarını vermek için yapılan analizlerde Tablo 2’de görülebileceği 24 çeltik, 5 ısırgan otu, 1 karalahana, 2 marul, 8 sarmısak ve 14 yeşil soğan elde etmek üzere toplam 54 gıda örneğinde (toplamın yüzde 3.9’u) arsenik saptandı. Arsenik içerdiği belirlenen 54 gıda örneğinin yüzde 85’i Ergene Havzası’ndaki Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden alınmıştı.

Haber görseli

Avrupa Birliği Yiyecek Güvenliği Otoritesi Kurumu (EFSA) toprak ve su kaynaklarındaki arsenik kirlenmesine alt olarak pirinç, karalahana ve marul gibi bir takım yiyecek ürünlerinin bünyelerinde arsenik biriktirmeye daha çok eğilimli olduğunu belirtmektedir. Arsenik içeren yiyecek ürünlerinin Ergene bölgesinde Antalya’ya kıyasla daha pozitif çıkması bu bölgedeki toprak ve su kaynaklarında bir arsenik kirlenmesi olduğuna muhabere etmektedir.

BİR AÇIKLAMA

Yazı dizisinde dile getirdiğim kapsamı çok geniş olan bu ırk sağlığı çalışmasının yiyecek ve sularla ilgili kısmına mütevazı katkılarım oldu. Projede emeği geçen insan sayısı çok pozitif ve benim projedeki rolümün abartılmasını istemem. Bu yazı dizisi ile millet namına yürütülen bu çalışmadan elde edilen sonuçların gizli tutulmamasını, uygun ve anlaşılır bir çerçeve ile kamuya açıklanmasını sağlamayı amaçlıyorum.

Kolay bir örnek vererek ne çağrıda bulunmak istediğime açıklık getirebilirim.

Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) birlik üyesi ülkelerde çeşitli gıda ürünlerindeki pestisit kalıntılarının incelendiği bir araştırma çalışması raporunu açıkladı. “The 2015 European Union report on pesticide residues in food” başlığı içeren bu rapor incelenerek bir raporun anlaşılması mümkün bir çerçeve ile kamuoyuna açıklanmasını talep ederken neyi kastettiğim görülebilir. EFSA’nın çalışmasında 84 bin gıda örneği incelenmiş. Açıklanan raporun ne değin detaylı olduğuna dikkat sürüklemek için sadece pestisitlerle ilgili olmasına karşın 134 sayfa olduğunu belirtmek istiyorum.

Raporu önünüze koyduğunuzda pestisitler konusunda ülkedeki durumun ne olduğunu görmeniz olası. Avrupa Birliği ülkelerinde de işler yolunda gitmiyor fakat en azından ülkemizde olduğu gibi halk namına yürütülen tüm çalışmalar büyük bir gizliliğe gömülmüş yok. Gıda veya sularda ahali sağlığını korumak amacıyla yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçların kamuya açıklandığı tek bir çalışma değil ülkemizde. Bu durum hiç alışılmış değil. 2016 yılı Ocak ayına dek Sıhhat Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmanın içindeydim. Benim iddiam 2 sene önceki alıştırma sonuçlarının bile, çalışmanın yapıldığı bölgelerde gözlenen millet sağlığı sorunlarına yol açan nedenleri ayrıntılı bir şekilde saptama ettiğidir. Temel meselem böyle büyük bir projenin bulgularının paylaşılmasını sağlamaktır. Kamu namına iş yapmakla sorumluluk sahibi kurumlar yaptıkları çalışmaların sonuçlarını da kamuya açıklamakla sorumludur. Bu sorumluluğu andırmak içten bir akademik tavırdır.

Yarın: Sularda tespit edilen kirlenmeye dair bazı değerlendirmeler


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0
Rizedio

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir